Günümüzde boşanama davalarında -taraflar hangi kültür ve yaşam düzeyinde olursa olsun- ciddi bir artış gözlenmektedir.

Boşanma davası açanların % 40 ı kadın  % 60 ı erkek.
Boşanma davası açan kadınlardan %80 i çalışan kadın,
Ve % 60 ı Üniversite  % 28 i lise  % 12 si ise ilk okul mezunu

Boşanma davası açan erkeklerin ise  % 85 i bir işte çalışıyor % 15 i işsiz.

Ve boşanan erkeklerin  %50 si Üniversite  %40 ı lise  % 10 u ilk ve orta okul mezunu.

Meslek hayatımızda;gerek danışmanlık yaptığımız gerekse vekilliğini üstlendiğimiz çok sayıda kişinin boşanmaya karar vermiş oldukları halde  izleyecekleri yöntemlerle ilgili olarak bocaladıklarını görüyoruz.Tabir caizse işe nereden başlanacağını ne yapmalarını gerektiğini, nasıl bir prosedürle karşılaşacaklarını bilememektedirler. Biz de burada bilimsel ve teorik bilgi vermekten ziyade bu çerçeve de boşanmayı ele almak istedik

Her ne kadar yasa da bu terimler kullanılmamaktaysa da; Uygulamada en kaba hatları ile boşanma davalarını:Anlaşmalı Boşanma ve  Çekişmeli Boşanma olarak iki ana başlıkta değerlendirmek mümkündür.
Yabancı Ülke Mahkemelerinden verilmiş boşanma ilamının Türk Hukuk Sistemi açısından hüküm ifade edebilmesi için  tanıma ve tenfiz davası   ikame edilmesi gerekmektedir.

Anlaşmalı Boşanma  : 01.01.2002 tarihinde yürürlüğe giren 4721 sayılı Türk Medeni Kanunun (TMK) 166/3 maddesinde :

“Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.”

Denmek sureti ile  tarafların müşterek beyanları ile evlilik birliğini sona erdirmeleri kabul edilmiş ve düzenlenmiştir.

Buradan anlaşılacağı üzere eğer tarafların evliliği bir yılı doldurmuş ise taraflar hakim huzurunda serbest iradeleri ile boşanmayı kabul etiklerini beyan etmek sureti ile boşanmanın gerçekleşmesini sağlayabileceklerdir.Ancak tarafların buradaki beyanları sadece boşanma ile ilgili değil boşanmanın ferilerine ilişkin diğer tüm hususları da kapsamak zorundadır.Yani taraflar sadece boşanma hususunda değil boşanmanın ferileri olarak değerlendirebileceğimiz;

müşterek çocuğun velayeti ve nafaka-tazminat gibi boşamanın mali sonuçları ile ilgili olarak da anlaşmış olmalıdırlar.

Uygulama da bu tarzdaki müracaatlarda Aile Mahkemesi Hakimliğine ikame edilen dava ile birlikte -veya hemen akabinde- tarafların velayet ve  diğer tüm mali hususlarda anlaştığını ve anlaşmanın şeklini içerir boşanma protokolü düzenlenerek mahkemeye sunulmaktadır. Duruşma günü de taraflar bizzat hakim huzurunda boşanma beyanlarını ve düzenledikleri protokol şartlarının doğruluğunu  beyan  etmek sureti ile boşanma kararı alınabilmektedir.  Velayet ve nafaka maddi-manevi tazminat,mal paylaşımı vs gibi mali hususlar da tarafların düzenledikleri protokolde belirlenen şekilde de hüküm altına alınmaktadır.

Özetleyecek olursak; taraflar en az bir yıllık evli ise ve  karşılıklı olarak boşanmayı istiyorlarsa ve  varsa çocukların velayeti ve diğer tüm maddi hususlarda da anlaşmışlarsa anlaşma şartlarını düzenleyen bir protokol tanzimi ile Aile Mahkemesine müracaatla boşanmayı gerçekleştirebilirler.

Hukuki yardım alınacak avukat gerek davanın ikamesinde gerek protokolün tanziminde gerekse kararın kesinleştirilmesi vs gibi esasa ve usule ilişkin işlemlerde taraflara yardımcı olacaktır.  

Boşanmaya ilişkin olarak verilecek vekaletname‘ boşanma davalarına bakmaya yetkili’ ibaresi taşımalı ve resimli olmalıdır.

Tarafların anlaşması şartına dayalı bu tarz boşanma davaları kısa sürede neticelenmektedir.

Ancak çoğu zaman taraflar boşanma konusunda mutabakata varamamaktadırlar. Bu bazen  bir tarafın boşanmayı istemesi diğer tarafın istememesi şeklinde tezahür etmektedir.Veya bazen de  taraflar karşılıklı olarak evlilik birliği yürütmek istemeseler de velayet ve boşanmaya ilişkin tazminat nafaka vs gibi maddi hususlarda anlaşamamaktadırlar.Bu durum çekişmeli olarak adlandırabileceğimiz boşanma davalarına sebebiyet vermektedir.

Öncelikle taraflardan herhangi birinin boşanmayı kabul etmemesi halinde dava açan tarafın haklı olması gerekmekte ve bir sebebe dayanmalıdır.

Medeni Kanunda  tarif edilen Boşanma gerekçeleri aşağıda belirttiğimiz başlıklar altında toplanmıştır :

1-Zina

Madde 161 - Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

Zina eski yasalarımızda boşanma gerekçesi yanında hapis cezasını gerektirir bir eylem olarak da değerlendirilmiştir.Fakat halen yürürlükteki yasalar ile zina suç olmaktan çıkmış sadece kuvvetli bir boşanma gerekçesi mahiyetinde kalmıştır.

2-Hayata kast, pek kötü veya onur kırıcı davranış

Madde 162 - Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.

Davaya hakkı olan eşin boşanma ebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her halde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.

Affeden tarafın dava hakkı yoktur.

3- Suç işleme ve haysiyetsiz hayat sürme

Madde 163 - Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir.

4-Terk

Madde 164 - Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hakim tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.

Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hakim, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi halinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilan yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz

5-Akıl hastalığı

Madde 165 - Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hale gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmi sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir.

6-Evlilik birliğinin sarsılması

Madde 166 - Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hallerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.

Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi halinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu halde boşanma kararı verilebilmesi için, hakimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanama nın mali sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hakim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü halinde boşanmaya hükmolunur. Bu halde tarafların ikrarlarının hakimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi halinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.

Evlilik birliğinin temel sarsılmasını düzenleyen TMK  166 maddenin 3 fıkrasını anlaşmalı boşanma kapsamında değerlendirdik.

Evlilik birliğinin temelden sarsılması nedeni ile dava açma kanunda belirtilen diğer boşanma sebeplerinden birinin olmamasına rağmen taraflar arasında geçimsizliğin ortaya çıkması halinde dayanılacak genel gerekçeleri kapsamaktadır.

Uygulamada boşanma gerekçesi olarak çok sıkça kullanılmaktadır.Yukarıda sayılan zina,terk,hayata kast,haysiyetsiz hayat sürme,akıl hastalığı gibi gerekçeler haricinde herhangi bir nedenle  evlilik birliğinin temelden  sarsılması mümkündür.Ve bu nedenleri teker teker saymak mümkün olamayacağı için genel bir boşanma nedeni olarak evlilik birliğinin temelden sarsılmış olduğu gerekçesine dayanılarak (eski tabirle ortak hayatı çekilmez hale getirecek derecede ağır geçimsizliğin baş göstermesi olarak da değerlendirebiliriz) boşanma davası ikame edebilmek mümkündür.

Boşanma davaları her zaman tarafların boşanması ile neticelenemeyebilmektedir.Herhangi bir gerekçe ye dayanılarak açılmış boşanma davasının ispat edilememesi veya boşanma davası ikame eden tarafın haksız kabul edilmesi halinde davanın reddine ilişkin karar verilmektedir.

Bu durum da boşanma davasının reddine ilişkin kararın kesinleşme tarihinden itibaren  3 yıl geçmesine rağmen  taraflar bir araya gelmemişlerse taraflarda herhangi birinin talebi üzerine boşanma kararı verilir. Burada bir önceki boşanma kararının kesinleşmesinden itibaren 3 yıllık yasal sürenin geçmiş olması ve bu süre zarfında tarafların evlilik birliğini kurma maksatlı bir araya gelmemiş olmaları yeterlidir.Talepte bulunanın haklılığı veya haksızlığı boşanma kararı açısından değerlendirilmemektedir.

Ayrı ve detaylı  bir konu olmakla birlikte boşanma davası açıldığında hakim dava devam ederken eşlerin barınması, geçimi ve çocukların bakımı konusunda geçici önlemleri talep olmasa dahi kendiliğinden alır.

Yine menfaati boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya nispeten daha az kusurlu olan taraf maddi ve manevi tazminat talep edebilir.

Boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek taraf, kusuru daha ağır olmamak koşuluyla yoksulluk nafakası talep edebilir.Bu durum da nafaka yükümlüsünün kusurlu olup olmadığı hususu dikkate alınmaz.

Boşanma halinde mal rejiminin tasfiyesinde tarafların evlenirken belirledikleri rejim hükümleri uygulanır.

Ancak bahsettiğimiz gibi boşanmanın ferileri niteliğindeki bu hükümler ayrı bir yazı konusu yapılacak nitelikte detaylar içermektedir. Ocak 2011